Baz İstasyonu Elektromanyetik Radyasyonu Ölçümü

Baz İstasyonu Elektromanyetik Radyasyonu Ölçümü
Gsm baz istasyonlarının evinizdeki ,iş yerinizdeki etkisini profesyonel şekilde ölçüyoruz. Telefon: 216 415 80 87 Web: http://www.demosmuhendislik.com

Demos - RFS

Demos - RFS
RFS rf kablo, jumper, konnektor, arastor, mcm Demos ile Türkiye'de

6 Eylül 2008 Cumartesi

Septemvriana

Tümay Tuğyan'ın 25.08.2008 tarihli Yeni Düzen gazetesindeki yazısını alıntılıyorum....


Septemvriana
Yunanistan’ın 1950 yılında, ulusların self determinasyon haklarının Kıbrıs için de uygulanması yönünde Birleşmiş Milletler’e başvurmasıyla uluslar arası toplumun gündemine giren Kıbrıs konusu, bundan 5 yıl sonra, 29 Ağustos 1955’te Londra’da toplanan ve Türkiye, Yunanistan ve İngiltere temsilcilerinin katıldığı bir konferansta ilk kez masaya yatırılmıştı. Konferans’ta Türk heyetinin başkanlığını, dönemin Demokrat Parti hükümeti Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu yapıyordu. Konferans’ın ilerleyen günlerinde Ankara’ya geçtiği mesajda, müzakerelerin çetin geçtiğini bildiren Zorlu, Başbakan Adnan Menderes’e, “Türk kamuoyunun Kıbrıs konusunda artık daha faal olması” gerektiğini söylüyordu.

ENOSİS ilanının ardından, 1955 yılının yazında halihazırda İstanbul’da yaşayan Rumlara karşı bir kışkırtma kampanyası başlatılmıştı. Hürriyet Gazetesi’nin öncülüğünde başlayan kampanyada, Fener Patriği’nin, Kıbrıs’ın bağımsızlık mücadelesi için para topladığı ileri sürülüyordu. Türk basını, Kıbrıs’la ilgili sistemli bir şekilde uydurduğu haberlerle Türk Halkı’nı tahrik ededursun, ‘Kıbrıs Türktür Cemiyeti’ de, 28 Ağustos Pazar günü Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türkleri katledeceğini ilan ediyor, tansiyonun yükselmesine yardımcı oluyordu. (Cemiyet üyeleri, 1960 darbesinin ardından kurulan Yassıada mahkemelerinde, katliam yapılacağı yalanını, halkı tahrik etmek için uydurduklarını itiraf etmişlerdi)




Velhasıl zaten galeyana gelmiş olan Türk Halkı’nı, İstanbullu Rumların üzerine salmak için ufak bir kıvılcıma daha ihtiyaç vardı ve o kıvılcım da Selanik’te yanmıştı. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın emirleri doğrultusunda yayın yapan İstanbul Ekspres Gazetesi, 6 Eylül öğleden sonrası yaptığı ‘acil!’ ikinci baskıda, Atatürk’ün Selanik’teki evine bombalı saldırıda bulunulduğunu duyuruyordu. Daha bomba patlamadan ( ki sadece evin bir camı kırılmıştı) gazete hazırlanmış, çoktan baskıya girmişti.

Gazete dağıtılır dağıtılmaz, yine devlet tertibiyle yüksek öğretim gençliğine düzenletilen bir gösteri, akşama doğru kitlelerin katılımıyla büyümüş, yoğunlukla Taksim’de toplanan kalabalık kısa sürede kontrolden çıkmış ve provokatörlerin çığırtkanlıkları sonucu başta Beyoğlu ve Karaköy’de olmak üzere Rumlara ait evlere ve dükkanlara saldırılmıştı (muhtarlardan alınan bilgiler ışığında Rumlara ait mekanların duvarları önceden kırmızı haçlarla işaretlenmişti). Cam, çerçeve ne varsa kırılmış, eşyalar talan edilmiş, sokaklara atılmıştı. İbadethaneler kullanılmaz hale getirilmiş, bu da yetmemiş, talan edilen mekanlar kundaklanmıştı.“Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır, Rumlar ittir, it kalacaktır” sloganları atan gözü dönmüşler, onbeş kişiyi öldürmüş, 30 kişiyi yaralamış, 73 kilise, sekiz ayazma, iki manastır, bir fabrika, 3584’ü Rumlara ait olan toplam 5537 ev, 2300 dükkanı tahrip, Rum mezarlıklarını talan etmişti. Rum okullarıyla gazeteleri ciddi hasar görmüş, yüzlerce Rum kızı tecavüze uğramıştı.

Londra’daki Zorlu’nun elini güçlendirmek amacıyla, halkı sokağa dökmek için yapılan plan, başarıyla uygulanmıştı. Bir yandan güya “milli dava”ya katkı yapılmış, diğer yandan da homojen bir ulus-devlet olma ve ekonomiyi millileştirme politikası güden Türkiye Cumhuriyeti devletinin, varlık vergisi ile başlattığı gayrı Müslim nüfusu yıldırıp toprakları Türkleştirmek adına yürüttüğü faaliyetler açısından önemli bir başarı sağlanmıştı. Olaylar sonucunda yaklaşık 15 bin Rum Yunanistan’a göç etmiş, sade kendileri değil, ataları da bu topraklarda doğup büyüyen 15 bin insan, vatanlarını terk etmek zorunda kalmıştı. Yani bir taşla iki kuş vurulmuştu.

Sonradan, 6-7 Eylül olaylarını provoke eden Selanik’teki bombalama olayının failinin, Türk basınının iddia ettiği gibi Yunanlılar değil, bizzat Türkiye Cumhuriyeti derin devleti olduğu ortaya çıkmış, Türkiye’den konsolos vasıtası ile Yunanistan’a gönderildiği tespit edilen bomba, Selanik Üniversitesi’nde Türk devletinin bursu ile hukuk eğitimi alan bir öğrencinin işbirliği ile yerleştirilmişti.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin bu utanç verici kara sayfasını, 53. yıldönümünü beklemeden anımsatmak istiyorum. İstanbullu Rumlar’ın ‘Septemvriana’ (Eylül olayları) diye adlandırdığı 6-7 Eylül trajedisini erkenci bir yazıyla anma nedenim ise, provokasyonun nelere mal olabileceğini göstermek.

Ders niyetine…

İbret niyetine…

Kaynak: http://www.yeniduzengazetesi.com/template.asp?articleid=2804&zoneid=16


"Az ve Öz"

Hiç yorum yok: